Aft ve Uçuk Tedavileri

AFT

Aft, ağız mukozasının en yaygın şikayetlerinden biridir. Tekrarlayan aft sıklığı %20-25 civarında bildirilmektedir. Klinik tabloları, çok sayıda, tekrarlayan, küçük, yuvarlak veya oval şekilli sınırları çevrelenmiş, farklı boyutlarda bulunan kırmızımsı hareli ülserlerle karakterizedir. Tekrarlayan aftlar hem hasta hem de hekim açısından tanı ve tedavi sırasında sıkıntı yaratmaktadır. Ağız içi hem mide-bağırsak sisteminin başlangıcı olması hem de dış çevre ile olan yoğun teması nedeniyle pek çok bölgesel ve sistemik hastalığın bulgularının görüldüğü bir alandır. Ağız içi ve çevresinde görülen lezyonlar çok iyi bir ayırımı tabi tutulmadan aft olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle bu bölgeyi ilgilendiren lezyonlarda öncelikli olarak yapılması gereken lezyon görünümünün aft ile uyumlu olup olmadığının anlaşılmasıdır. Eğer gerçekten aftöz bir lezyon ise sistemik bir hastalığın bulgusu yada bölgesel iyi veya kötü karakterli bir hastalığa bağlı olup olmadığı sorgulanmalıdır.

Aftlar tipik olarak çocuklukta başlar ve sıklıkla hastaların ailesinde aft öyküsü mevcuttur. 40 yaşın altındaki bireylerde, sigara içmeyenlerde ve yüksek sosyo ekonomik düzeye sahip olanlarda daha sık görülebilmektedir. Yatkınlığı olan bireylerde, ağız içi travma, nedeni bilinmemekle beraber sigaranın bırakılması, stres, bazı besinler, adet dönemine bağlı hormonal değişiklikler aft oluşumuna neden olabilmektedir. Hastanın öyküsü ve aftın görünümü tipik ise, tanı için laboratuar testlerine çok fazla gereksinim olmayacaktır. İlk kez görülen hastalarda tam kan sayımı, folik asit, vitamin B12, serum ferritin düzeyi bakılabilir. Daha ileri laboratuar incelemeler eğer varsa şüphelenilen bir hastalık üzerine yoğunlaşmalıdır.

Ülkemizde tekrarlayan oral aftların önemli nedenlerinden biri Behçet hastalığıdır. Behçet hastalığı olan bireylerde ağız içinde yaygın, küçük ve yüzeyel aftlar görülür. Bunlar sıklıkla on gün içinde iz bırakmadan iyileşir. Vitamin ve mineral emiliminde eksiklik yaratan Çölyak hastalığı da aftlara neden olabilir. Bazı besin maddeleri aft oluşumunu kolaylaştırabilir. Hastanın fark ettiği besin maddeleri dışında, fındık içeren materyallerin, asitli içeceklerin, domates, çilek ve turunçgillerin, aşırı tuz ve baharat içeren besin maddelerinin aft oluşumunu kolaylaştırabileceği bilinmelidir.

Aft oluşumunu etkileyen faktörler

Pekçok hastalıkta olduğu gibi, stres aft oluşumunun en önemli nedenlerinden biridir. Bayanlarda adet dönemi öncesi gerginlik dönemi de aft oluşumunu tetikler.

  • Domates, sirke, turunçgiller gibi asitli yiyecekler, tuzlu ve baharatlı çerezler, aft oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadır.
  • Sert yiyecekler, yanak ve dudağın ısırılması, diş fırçalama işleminin sert olarak yapılması da aft oluşumu için uygun ortam hazırlar.
  • Bazı sistemik hastalıklarda, örneğin Behçet hastalığında, vücuttaki diğer belirtilerle birlikte ağız içinde aft oluşumu gözlenmektedir.
  • B12 vitamini ve demir eksikliğinin, ayrıca diş macunları içinde bulunan kimyasal bir maddenin de aft oluşumuna neden olduğu düşünülmektedir.

Tedavisi

Aft tedavisi için temel hedefleri ağrının kontrolü, uygun sıvı ve besin desteğinin sağlanması, iyileşmenin hızlandırılması ve tekrar aft oluşumlarının önüne geçilmesi yer alır. Aft tedavisi kapsamında değerlendirilen birçok farklı ilaç türü mevcuttur. Gerekli durumlarda hekimler tarafından lokal anestezik etkili topikal ilaçlar, antiseptik ilaçlar, antienflamatuar etkili ajanlar ve bağışıklık düzenleyici ilaçlar aft ilacı planlaması dahilinde reçetelendirilebilir.

Düzgün bir ağız hijyeni sağlanması aft yaralarının tekrarlamasını önlemek adına yapılabilecek bir diğer uygulamadır. Çeşitli vitamin veya minerallerin eksikliği tespit edilen kişilerde hekimlerin bilgisi ve önerisi dahilinde destek takviye ürünlerinin yardımı ile bu maddelerin eksikliğinin giderilmesi, çölyak hastalarında ise gluten içermeyen bir beslenme programına sadık kalınması bu nedenlerle gelişen aftların geçmesi için dikkat edilmesi gereken hususlardır.
Aft Yarasına Neler İyi Gelir: Ağız içi bölgesindeki aftöz yaralar birkaç hafta içerisinde kendiliğinden iyileşebilir. Hekimlerin bilgisi ve önerisi dahilinde yapılabilecek bazı uygulamalar iyileşme sürecine olumlu katkı sağlar. Bu uygulamaların hangilerinin size uygun olduğunun ve nasıl yapılacağının tespit edilmesi için hekimlerinizden bilgi almadan yapmanız önerilmez.

Tuzlu Su Gargarası: Aft lezyonlarının yüzeyinin kurumasını sağlayarak iyileşme sürecinde ağrılı da olsa olumlu etki yapabilen tuzlu su gargarası 1 çay kaşığı tuzun yarım bardak su içerisinde çözünmesi ile oluşturulan solüsyon kullanılarak gerçekleştirilir. Bu solüsyon ağız içerisinde yaklaşık olarak 15-30 saniye boyunca gezdirilir ve ardından tükürülür. Gerekli durumlarda birkaç saatte bir tekrarlanarak uygulamaya devam edilebilir.

Yoğurt: Bazı aft olgularında altta yatan neden helicobacter pylori adı verilen ve özellikle mide ve ince bağırsaklarda yara gelişimine neden olan bakteri enfeksiyonu olabilir. Hem bu bakteri enfeksiyonunda hem de diğer inflamatuvar bağırsak hastalıkları gibi sindirim sistemi problemlerine bağlı olarak meydana gelmiş aft yaralarında probiyotik canlılar (yararlı bakteriler) yönünden zengin yoğurt gibi gıdaların tüketimi olumlu etki gösterebilir.
Bal: Bal, antibakteriyel ve antienflamatuar özellikleri sebebiyle aft yarasının ağrı düzeyinde, boyutunda ve kızarıklığında azaltıcı etki yapabilir. Antibakteriyel özellikleri sayesinde yara dokusu üzerinde ikincil enfeksiyonların gelişmesini önleyici etki de gösterebilir.
Papatya Kompresi: Papatya, yara iyileşmesi söz konusu olduğunda uzun zamandır kullanılan bitkilerden biridir. Papatyagiller bitki ailesindeki Alman papatyası azulene ve levomenol olarak isimlendirilen antienflamatuar ve antiseptik özellikli kimyasalları bünyesinde barındırması nedeniyle değerli bir bitkidir. Aft yaraları nedeniyle yapılacak papatya kompresinde kolaylık olması açısından papatya çayı poşetleri kullanılabilir. Yara bölgesine nazikçe yerleştirilen çay poşeti birkaç dakikalığına burada tutularak bu uygulama gerçekleştirilebilir. İşlem sonrasında ağzın papatya çayı ile çalkalanması önerilir. Bu işlem günde 3-4 kez tekrarlanabilir.
Ekinezya: Ekinezya hem bağışıklığın güçlenmesi hem de yara iyileşmesinde etkili olabilen bir bitki olması nedeniyle aft yaralarının kontrol altına alınmasında da öne çıkan bir bitkidir. Yarım bardak ılık suya 1 çay kaşığı sıvı ekinezya eklenmesi ile oluşturulan çözelti yaklaşık olarak 2 dakikalık bir süre boyunca ağız içinde gezdirilir ve sonrasında tükürülür. Bu uygulama günde 3 kez olacak şekilde gerçekleştirilebilir.
UÇUK

Uçuk, dudak ve çevresinde görülen yaygın bir viral cilt enfeksiyonudur. “Uçuk neden olur?” sorusunun cevabı özetle herpes simpleks isimli virüstür. Bu virüs dudaklard a, diş etlerinde, dilde, ağzınızın çatısında ve yanak iç kısımlarında ağrılı yaralara neden olur. Ayrıca daha nadir olarak ateş ve kas ağrıları gibi şikâyetlere yol açabilir. Herpes simpleks virüsü sadece insanları etkiler.  Ağız içi yaraları en çok 1-2 yaş arası çocuklarda görülse de her yaştan insanı etkileyebilir. İnsanlar, enfekte tükürük, mukoza veya deriye dokunarak uçuk virüsünü kaparlar. Oldukça bulaşıcı olduğundan, çoğu insan yetişkinlikten önce virüsle enfekte olmuştur. Herpes virüsü vücuda alındıktan sonra enfeksiyon üç aşamada kendini gösterir:

  • Birincil enfeksiyon. Virüs cilde veya mukoza zarına girer ve çoğalır. Bu aşamada, ağızda yaralar ve ateş gibi belirtiler gelişebilir. Virüs herhangi bir yara ve belirtiye neden olmayabilir. Kişi uçuk geçirdiğini anlamaz. Buna asemptomatik enfeksiyon denir. Asemptomatik enfeksiyon, belirtilerle seyreden hastalıktan iki kat daha sık görülür.
  • Pasif dönem. Virüs, enfekte olmuş bölgeden omurgada bulunan ve dorsal kök ganglionu adı verilen sinir dokusuna geçer. Bu bölgede tekrar ürer ve pasif hale geçer.
  • Nüks. Kişi duygusal veya fiziksel streslerle karşılaştığında virüs yeniden aktif hale geçerek yeni yaralara ve belirtilere neden olabilir.

Uçuk neden çıkar? 

Uçuk, viral kaynaklı bir cilt enfeksiyonudur. “Uçuk neden olur” sorusunun cevabı kısaca herpes simpleks tip 1 virüsü (HSV-1) dür. HSV-2 virüsü ise daha sık olarak genital bölgede yaralara neden olur. Bununla birlikte her iki tip virüs de ağız ve genital bölgeye bulaşabilir. Çoğu insan 20 yaşına kadar HSV-1 virüsü ile enfekte olur. İlk enfeksiyondan sonra virüs, yüzdeki sinirsel dokularda uyku haline geçer. Daha sonraki dönemlerde zaman zaman aktif hale gelerek tekrarlayan enfeksiyonlara neden olur. Virüsün en bulaşıcı hali bir yaranın mevcut olduğu dönemdir. Fakat herhangi bir belirti olmasa bile virüs başkalarına bulaştırılabilir. Paylaşılan yeme kapları, tıraş makineleri ve havluların yanı sıra öpüşmek de HSV-1’in yayılmasına neden olabilir. Ayrıca HSV-1, oral seks yoluyla cinsel organlara ve HSV-2 dudaklara bulaşabilir.  ​​​ ​​​

Dudakta uçuk neden çıkar? 

Uçuğa neden olan herpes simpleks virüsü enfeksiyon için daha çok dudak ve ağız çevresindeki bölgeleri tercih eder. Bununla birlikte belirtiler her zaman bu alanla sınırlı değildir. Bazı bireylerde, üst dudaklar ve burun arasındaki filtrum adı verilen üçgenimsi bölgede, burun içinde veya dışında, çene, boyun veya yanakta da uçuk oluşabilir. Bağışıklık sistemi zayıf olan, organ nakli geçirmiş bireylerde ya da kanser hastalarında gözde de uçuk oluşabilir. Bu oldukça tehlikeli bir durumdur ve körlüğe kadar gidebilir.

Uçuk belirtileri nelerdir? 

HSV-1 virüsü ile ilk kez karşılaşan bazı bireylerde ağız içi yaralar görülür. Diğerlerinde ise hiçbir belirti yoktur. Virüsle temas ile belirtilerin ortaya çıkması arasındaki süre kuluçka süresi olarak bilinir ve 2 ila 12 gündür. Çoğu insanda bu süre ortalama olarak 4 gün sürer.

İlk kez virüsle karşılaşmadan sonra belirtiler en sık 1 – 5 yaş arası küçük çocuklarda görülür. Belirtiler hafif veya şiddetli olabilir ve genellikle virüsle temas ettikten sonraki 1 ila 3 hafta içinde ortaya çıkar. Şikâyetler 3 hafta kadar sürebilir ve çoğu durumda 2 – 3 hafta içinde iz bırakmadan tamamen iyileşir. İlk enfeksiyondan sonra tekrar eden uçukta belirtiler sıklıkla daha hafiftir. Uçuk çıkmadan hemen önce görülen uyarı işaretleri şunları içerir:

  • Dudak veya etrafındaki deride kaşınma,
  • Yanma, ağrı,
  • Karıncalanma

Kabarcıklar görünmeden önce ise şu şikâyetler görülebilir:

  • Boğaz ağrısı
  • Ateş
  • Yorgunluk
  • Kas ağrıları
  • Baş ağrısı
  • Boyun lenf bezlerinde şişlik
  • Yutma sırasında ağrı
  • Sinirlilik

Uçuğa bağlı içi sıvı dolu kabarcıklar veya kızarıklık; dudaklar, diş etleri, ağız içi veya boğazda görülebilir. Kabarcıklar kümeler halinde aniden ortaya çıkar. Bu kabarcıklar kısa bir süre sonra patlar ve açık yaraya dönüşür. Yara, kırmızı bir taban üzerinde küçük, sığ, gri ülserler şekilde görülür.  Birkaç gün sonra kabuklanmaya başlar ve daha kuru ve sarı görünür. Ağız içi yaralar ise ağrılıdır ve ağrı başlangıçta en şiddetlidir. Ağrı nedeniyle yeme ve içme zorlaşır. Yaralar dudaklarda, diş etlerinde, dilin ön kısmında, yanaklarda, boğazda ve ağzın çatısında oluşabilir. Diş etleri hafifçe şişmiş ve kırmızı olabilir ve diş etlerinde kanama görülebilir. Boyun lenf bezleri şiş ve ağrılı hale gelebilir. Herpes virüsü 20’li yaşlardaki gençlerde boğaz ve bademcikler üzerinde sığ ülserlere ve grimsi bir kaplamaya neden olabilir.

Belirtileri tetikleyen faktörler şu şekilde sıralanabilir:

  • Adet dönemleri veya hormonal değişiklikler
  • Güneşe fazla maruz kalmak
  • Vücut ısısının yükselmesine bağlı ateş
  • Stres
  • Enfeksiyonlar
  • Dudakta tahriş ve kuruluk

Uçuğa ne iyi gelir? 

Antiviral, antimikrobiyal ve bağışıklık güçlendirici bileşikler, genellikle uçuğun tedavisinde faydalıdır. Bazıları virüsün yayılmasını sınırlamaya yardımcı olur. Diğerleri ise enfeksiyonun tekrarlama olasılığını azaltır veya ağrı ve rahatsızlığı hafifletir. Her yöntem her bireyde işe yaramayabilir. Fakat çeşitli doğal ürünler şikâyetleri azaltmak ve gelecekteki alevlenmeleri önlemek için tercih edilebilir. Uçuğa iyi gelen doğal ürünler ve yiyeceklerden bazıları şunları içerir:

  • Probiyotikler. Yoğurt, elma sirkesi, lahana turşusu gibi probiyotik yiyecekler bağışıklık sistemini doğal olarak güçlendirir. Düzenli olarak tüketilirse uçuk çıkması önlenebilir.
  • E vitamini açısından zengin besinler. E Vitamini cildi rahatlatarak uçuk kaynaklı ağrı ve rahatsızlığın giderilmesine yardımcı olabilir. Antioksidan özelliği ile hasar görmüş cildi onarır ve iltihaplanmayı azaltır. Badem, ıspanak, tatlı patates, avokado, ayçiçeği çekirdeği ve zeytinyağı E vitamini açısından zengindir.
  • Yüksek C vitamini içeren besinler. C vitamini vücudu istilacılara karşı korumaya yardımcı olan beyaz kan hücrelerinin sayısını artırır. Bağışıklığı güçlendirmek, cilt sağlığını geliştirmek ve uçuğun iyileşmesini hızlandırmak C vitamini açısından zengin gıdalar tüketilebilir. Portakal, kırmızı biber, yeşil biber, lahana, brüksel lahanası, brokoli, çilek, greyfurt ve kivi bol miktarda C vitamini içerir.
  • Çinko. Çinko, inflamasyonu azaltmak ve bağışıklığı güçlendirmek için gerekli olan önemli bir eser mineraldir. Alternatif tıp tedavileri alanında yayınlanan bir çalışmada, çinko oksit kreminin oral herpes enfeksiyonu için etkili bir tedavi olduğu tespit edilmiştir. Çinko oksit içeren kremler ve çinko takviyeleri uçuğa iyi gelir.
  • Aloe vera jeli. Aloe vera jeli, uçuk yaraları gibi cilt koşullarını tedavi etmek için kullanılabilir. Aloe vera, antioksidan vitaminler, enzimler, mineraller, yağ asitleri ve enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olan çeşitli hormonlar içerir.

Uçuğu ne geçirir?

Uçuk virüsünün uyku halinden aktif hale geçmesiyle henüz yaralar ortaya çıkmadan önce dudak ve çevresinde kaşıntı, uyuşukluk, yanma gibi ön işaretler ortaya çıkar. Bu işaretler hissedilir hissedilmez ilgili bölgeye bazı doğal ürünler sürüldüğünde kabarcıklı yaralar ortaya çıkmadan uçuk geçebilir. Bu amaçla aşağıdakiler denenebilir:

  • Sarımsak. Sarımsak ezilerek kaşınan bölgeye bir gün boyunca 4 – 5 defa sürülür.
  • Bal ve arı sütü. Bal arı sütü ile karıştırılarak 2-3 defa kaşınan bölgeye sürülür.
  • Vanilya yağı veya özü. Kaşıntı ve karıncalanma hissi duyulduğu anda vanilya yağı veya özü sürülür.

Tüm önlemlere rağmen şiddetli uçuk şikâyetiniz varsa ve sık sık tekrar ediyorsa bir sağlık kuruluşuna başvurmakta fayda vardır.

Aft ve uçuk arasındaki farklar

  • Aft sadece ağız içinde meydana gelir. Uçuk ise nadiren ağız içerisinde, genellikle ağız dışında meydana gelir.
  • Aft bulaşıcı değildir, uçuk bulaşıcıdır.
  • Aftın oluşumu henüz tam olarak açıklanamamıştır, oysa uçuk bir virüs enfeksiyonudur.